Satranç mülahazası ve ‘Yassah’lar

Satranç mı haramdı?  Haram mı oynamaktı? Fil miydi hocayı kızdıran? Yoksa kale miydi bakanı konuşturan?

EYLEM | TESPİT

Kaleler, filler, atlar, şahlar, vezirler ve mebzul miktarda piyonla oynanan satranç; bir oyun olarak ilk kez memleketin gündeminde. Biz çocukken Kasparov vardı  - gerçi hâlâ var ve adam Rus muhalif çıktı, zaten zeki adamdı - ve okulda mıknatıslı satranç oynarken onun efsanelerini dinlerdik. Kimden? Elbette aileleri tarafından parasıyla satranç kursuna gönderilen “zengin bebelerinden”.

Bu adam, yani Kasparov; bilgisayarla oynuyordu ve bilgisayarı yeniyordu. Çocuk aklı, kimse de ortaya çıkıp "Yahu bilgisayar insan zekasının ürettiği bir alet herhalde yener" demiyordu. Sonra Windows 98 çıktı. Satranç oyunu vardı içinde. Bilgisayarı biz de yendik. Ama bilgisayarı yenmekte "bi numara" olmadığını düşünmedik. Aksine Kasparov'da bir numara olmadığını düşündük.

Hasılı bizim satrançla alakamız buradan gelir.

Neyse yine ortaokul çocuğuyuz, o zamanlar ilk Kur'an kursunda duyduk ki satranç harammış. Peki neden harammış? Çünkü üzerinde timsaller varmış. Yani heykeller. Biz de çocuk aklıyla mevzuyu çözdük. Dama taşlarını satranç taşlarının yerine koyup üzerine satranç taşlarının isimlerini yazdık. Öyle iddiasız, kendi halinde dama taşları üzerine fil falan yazınca heybet kazandı. Oyunu hiç kesmedik.

Aradan baya zaman geçti. Bu kez Cübbeli Ahmet Mahmut Ünlü, "Satranç yassah arkadaşım..." dedi ve memleket yine karıştı. Sanırsınız her on evden on ikisinde satranç oynanıyor da Cübbeli yüzünden satranç tahtalarını kırıp sobada yaktılar. Kimse de demedi ki "Adamın görüşü kardeşim... İstediğini düşünür." Neydi o meşhur terkib?: Adam isterse elmaya tapar kardeşim, herkesin inancı kendine.

Neyse işte, koca bakan, Ömer Çelik, gitti bizim çocuk aklımızla hallettiğimiz mevzu üzerine şu açıklamayı yaptı:

“Ben oynarım herkese de tavsiye ederim oynamasını. Satrancın hele din adına yasaklanması gibi bir şeyi akıl dışı bulurum. Umut ederim ki Türkiye'de ilkokulu bitiren bütün çocuklar, satranç öğrenerek ilkokulu bitirseler… Bu aklın neşesidir. Aklın meydan okumasıdır. Bilir misiniz mesela doğu kültüründe, satrançla ilgili, esasında, akıl ve kaderin aynı anda görülebildiği bir oyun olduğu için son derece değer atfedildiği bir düzlem olduğunu… Hatta buna bir takım dindar kesimlerden de son derece değer atfedilir çünkü akıl vardır kader vardır. En önemlisi şudur, bir satranç filozofunun söylediği taktisyenler için diyor, satranç ne yapması gerektiğini ve nasıl yapması gerektiğini gösterir. Ama stratejistler için ne yapmaması gerektiğini ve nasıl yapmaması gerektiğini gösterir. Dolayısıyla zaten birisi satranç oynasaydı satrancın yasaklanması gibi bir şey söylemezdi.

Ne demişti büyük şair Uğur Işılak: Bir memlekette çocuklar bakanlardan daha makul çözümler üretiyorsa orada güneş batıyor demektir.


0 Yorum

Yorum Yap